Osmanlı İmparatorluğu’nun ‘efsanevi’ askerleri olarak yeniçeriler, ilginç bir tarihi serüvenin tanıklarıdır. Savaşlardaki başarıları, isyanları ve en sonunda, ortadan kaldırılışlarıyla hep akıllarda yer etmişler, hep tartışmalara konu olmuşlardır.

1. Yeniçeri Ocağı ne zaman kuruldu?

2. Devşirme sistemi nasıl işliyordu?

3. Devşirme sisteminin etkisi ne olmuştur?

4. İlk yeniçeri isyanı ne zaman oldu?

5. Yeniçeri Ocağı nasıl bozuldu?

6. Yeniçeri Ocağı niçin ortadan kaldırıldı?

7. Yeniçeri Ocağı nasıl ortadan kaldırıldı?

8. Yeniçeriliğin kaldırılmasının etkileri ne idi?

9. Yeniçerilerin Bektaşilikle ilgisi nedir?

10. Yeniçerilerin imparatorluğa katkısı ne idi?

1 – Yeniçeri Ocağı ne zaman kuruldu?

Osmanlılar kendilerinden önceki Türk devletlerinde bulunan gulam usulünü geliştirerek devşirme sistemini kurmuşlardır. Beyliğin ilk dönemlerindeki askeri kuvvetler (yaya ve müsellemler, timarlı sipahiler, gaziler) Edirne’nin fethinden sonra İmparatorluğun artan askeri ihtiyacını karşılamamaya başladı. Ayrıca Osmanlı Beyliği yavaş yavaş merkezileşmeye başlıyordu. Bütün bu ihtiyaçlar merkezde bulunan daimi bir ordu tarafından karşılanabilirdi. I. Murad devrinde Çandarlı Kara Halil ile Kara Rüstem, Hıristiyan esirlerden merkezi bir ordu için istifade edilmesi düşüncesini ileri sürdüler. Bu teklif üzerine, Rumeli’de akınlarda bulunan beylere haber salınıp alınan esirlerin beşte birinin devlet hissesine ayrılması emredildi. Devlete verilen esirler belirli bir eğitimden geçirildikten sonra asker olarak kullanılmaya başlandılar. Böylece Kapıkulu Ocakları’nın temeli atılmış oldu. Yeniçeriliğin kuruluşu genelde I. Murad devrinde gösterilmekle birlikte, bunu Orhan Gazi zamanına indirenler de bulunmaktadır.

2 – Devşirme sistemi nasıl işliyordu?

Osmanlı askeri harekâtlarının büyüyerek devam etmesi ve merkezin güçlendirilmek istenmesi sebebiyle yeniçeriliğe alınan esirler, ocağın ihtiyacını karşılamamaya başladı. Bunun üzerine Hıristiyan çocukların devşirilmesi yoluna gidildi. Devşirme yöntemi Çelebi Mehmed zamanında uygulanmaya başlandıysa da, II. Murad döneminde kanunlaşmıştır. Bu sistem şu şekilde işliyordu: Kapıkulu ocaklarının ihtiyacı belirlenip Divan-ı Hümâyûn’a bildirilirdi. Buradan çıkacak karara göre, belirli bölgelerdeki Hıristiyan ailelerin 8 ile 20 yaş arasındaki gençlerinden, kanuna uygun olanlar devşirilirdi. Devşirme kanuna göre, Hıristiyan çocuklarının asilleri, papaz oğulları, her ailenin çocuklarından sadece en sağlıklı olan birisi alınır, tek çocuğu olanlar alınmazdı. Annesiz ve babasız olanlar, aç gözlü olanlar, çoban çocukları, doğuştan sünnetliler ile kel ve köse olanlar toplanmazdı. Evlenmiş ve bir sanat sahibi olmuş olanlar ile aşırı kısa veya uzunlar da devşirilmezdı. Uzun boylulardan fiziği düzgün olanlar sadece saray için toplanmıştır. Devşirme için genellikle Arnavut, Sırp, Bulgar, Hırvat, Rum, ve Boşnak çocukları tercih edilmiş, Türk, Acem, Rus, Yahudi, Kürt, Gürcü ve Çingene çocukları alınmamıştır. Hıristiyan olmayan topluluklardan sadece kendi istekleri üzerine Boşnaklardan devşirme alınmıştır. Devşirme sistemi XVI. Yüzyılın sonlarına kadar düzenli olarak uygulanmış, ancak XVII. yüzyıldan itibaren eski önemini kaybetmiş ve XVIII. yüzyılın ortalarında ise yürürlükten tamamen kalkmıştır.

3 –Devşirme sisteminin etkisi ne olmuştur?

Gibbons gibi bazı yazarlar, devşirme sistemini Türkleştirme ve Müslümanlaştırma siyaseti olarak görmektedirler. Ancak devşirme yöntemi Hıristiyanları Müslümanlaştırmak için değil, ordunun asker ihtiyacını karşılamak için kurulmuş ve uygulanmıştır. Devşirme her yıl değil, birkaç yılda bir belirli bölgelerden sınırlı sayıda toplanmış, Acemi Ocağı’nın mevcudu hiçbir zaman 10 bin kişiyi geçmemiştir. XV. Yüzyılın ortalarına doğru sahneye çıkan devşirme sistemi, XVII. Yüzyılın ortalarından itibaren büyük ölçüde uygulanmamıştır. İmparatorluğun ömrünün üçte birlik bölümünde işleyen bir sistem olmuştur. sebeplerle imparatorluğun içerisindeki Hıristiyanların çok ufak bir kısmı devşirme yöntemi sayesinde Türkleştirilmiştir.

4 – İlk yeniçeri isyanı ne zaman oldu?

Yeniçeriler akla hep isyanlarıyla gelir. İlk isyanları 1446 yılındaki ‘Buçuk Tepe Vakası’dır. II. Mehmed’in ilk hükümdarlığı sırasında, yeniçeriler paranın değerinin düşürülmesini bahane ederek ayaklanmış ve Şehabeddin Paşa’nın evini yağmaladıktan sonra Edirne’nin doğusunda bir tepeye çekilmişlerdir. İsyan, yeniçerilerin maaşlarına yarım (buçuk) akçe zam yapılarak yatıştırılmıştır. Ayaklanmanın asıl sebebi ise Çandarlı Halil Paşa’nın II. Murad’ı tekrar tahta geçirmek istemesi idi. Nitekim isyan karşısında genç hükümdarın zor duruma düşmesi üzerine, II. Murad Manisa’dan gelerek yeniden Osmanlı tahtına çıktı ve oğlunu da Manisa’ya vali olarak gönderdi. Bu isyan, yeniçerilerin daha sonraki tarihlerde sıkça rol oynadıkları hükümdar değişiklikleri sebebiyle iktidara, müdahale ile ortak olma sürecinin ilk adımıdır.

5 – Yeniçeri Ocağı nasıl bozuldu?

Kanuni döneminde meydana gelen Şehzade Bâyezid isyanının ardından, Anadolu’ya ve daha sonra İmparatorluğun

diğer bölgelerindeki önemli şehirlere yeniçeri garnizonları kuruldu. Bu yeniçeri birlikleri zamanla o bölgelerde idareyi ele geçirip, merkezin hakimiyetini devre dışı bıraktılar. XVI. yüzyılın sonlarında tüfekli piyade askeri ihtiyacının artması sebebiyle, Yeniçeri Ocağı’na, kanunlara aykırı olarak devşirme olmayan çeşitli meslek gruplarından kimseler alınmıştır. Daha önce askerlik dışında herhangi bir işle meşgul olmayıp, evlenmeden kışlalarında oturan yeniçeriler, XVI. yüzyılın sonlarından itibaren sayılarının artması ve düzenlerinin bozulması ile bu duruma uymamaya başlamışlardır. Yeniçeri Ocağı, profesyonel askerlerden oluşan bir teşkilat iken çeşitli meslekleri icra eden ve kışlalarına sadece maaş almak için uğrayan insanlarla dolu bir yer haline gelmiştir. XVIII. yüzyıla gelindiğinde ocak iyice bozulmuş, yeniçerilerin esamileri, yani görev beratları, alınıp satılan bir kâğıt haline gelmiştir. Bu yolla beş-on kişinin maaşının bir kişi tarafından alınması sıkça görülen bir durum olmuştur. İstanbul’da devlete karşı aslan kesilen yeniçeriler, savaş meydanlarına gitmemeye ve gitseler de kaçmaya başlamışlardır. Talim yapmadıkları ve yeni gelişen askeri uygulamaları da kabul etmedikleri için, Avrupalı askerler karşısında aciz kalmışlardır.

6 – Yeniçeri Ocağı niçin ortadan kaldırıldı?

Yeniçeri Ocağı’nı ortadan kaldırmayı ilk kez düşünen, II. Osman olmuştur. Ancak onun teşebbüsü başarılı olmadığı gibi, genç padişah hayatını da bu yolda kaybetmiştir. IV. Murad’ın çelik pençeleri sayesinde yeniçeri ocağı zorla bir disipline kavuşturulmuş ise de bu durum kısa sürmüştür. Disiplin ve itaat altında olmayan yeniçeriler sosyal ve siyasi yapıyı kendilerine uygun olarak değiştiriyorlardı. Yeniçeri Ocağı disiplin içerisinde bulunmadığı için, yeniçeriler kadın kaçırma, tüccar ve esnaftan haraç alma gibi kamu düzenini bozan faaliyetlerde bulunuyorlardı. XVIII. yüzyılın ikinci

yarısında ard arda uğranılan mağlubiyetler, İmparatorluğu yeni arayışlara götürmüştür. III. Selim döneminde, Yeniçeri Ocağı’na dokunulmadan Avrupa usulünde talimli asker yetiştirmek için harekete geçildiyse de kendilerini tehlikede gören yeniçeriler ayaklanarak padişahı devirmiş ve bu girişimi de baltalamışlardır. II. Mahmud’u tahta çıkaran Alemdar Mustafa Paşa da yeniçerilerin hedefi olur ve bir gece baskınında öldürülür. II. Mahmud yeniçerilerin gemi azıya almaları karşısında bir şey yapamamanın ezikliği ile sabretmiştır. III. Selim gibi talimli asker yetiştirmek için harekete geçen II. Mahmud, engel olmamaları için yeniçerileri iknaya çalışmış, önde gelenlerine para ve rütbeler vaadetmiştir. Yeniçerilerin seslerini çıkarmamaları üzerine, 7.650 yeniçeri eşkinci olarak yazılıp, talimli asker yetiştirmek için harekete geçildi. Ancak Yeniçeri Ocağı içten içe yine kaynıyordu. Devlet ileri gelenleri ocağın ihtiyarlarını toplayıp iknaya çalışıltıysa da aldıklar cevap daha önceki dönemlerde verilenle aynıydı: “Biz cahil adamlarız, talime aklımız ermez, talim gavur işidir, biz testiye nişan atar, nişan vurur, keçeye kılıç çalarız.” Artık yeniçeri ocağı zorla ortadan kaldırılmadan, askeri alanda ve diğer sahalarda bir yenilik yapılamayacağı iyicie anlaşilmişti. Yeniçeri isyanına karşı hazırlıklara başlanıldı. Boğazlardaki sekban askerinin anında İstanbul’a nakli için tedbir alındı, medrese öğrencileri ile halk yeniçerilere karşı kazanıldı. III. Selim’in tahttan indirilmesinde yeniçerilere yardım eden topçu, humbaracı ve tersane ocaklarının padişahın yanında yer alması sağlandı.

7 – Yeniçeri Ocağı nasıl kapatıldı?

Yeniçeriler son nasihatları da dinlemeyip talimli askerliğe sebep olanların kelesini isteyince, ipler tamamen koptu. 15 Haziran 1826 tarihindeki bu son isyan üzerine, kılıcını kuşanan II. Mahmud, ulemadan isyan eden yeniçerilerin katli için fetva aldı ve Sancak-i Şerifi çıkarttı. Tellallar çıkartılarak herkesin Sultanahmet Meydanı’nda Peygamber sancağı altında toplanması için çağrı yapıldı. Saraydaki cephanelikten silahlar çıkarılarak ahaliye dağıtıldı. Meydanda Ahıshahı Ahmed Efendi herkesi ağlatan bir konuşma yaparak padişah taraftarlarına moral verdi. Asker ve ahali gülbank ve tekbirlerle birkaç kol halinde yeniçeri kışlalarına doğru harekete geçip Et Meydan ı’ndaki yeniçerileri kuşatır. Son kez teslim ol çağrısını da kabul etmemeleri üzerine, yeniçerilerilerin üzerine top atışlarına başlanıp Et Meydanı’nın kapıları kırılmış ve beş saat süren mücadelenin sonunda 10 bine yakın yeniçeri öldürülmüştür. Öldürülen yeniçerilerin bir kısmının sünnetsiz, bir kısmının da göğüslerinde haç işaretinin bulunması, onlara karşı öfkeyi ve şiddeti arttırmıştır. Sağ olarak ele geçenler ise kısa bir sorgunun ardından idam edilmişlerdir. Daha önce yeniçerilerin düşman gördükleri kişileri astıkları Vakvak ağacının altı, yeniçeri cesetleriyle dolmuştur. Kaçan yeniçeriler şehrin kapıları kapatılıp, her yerde aranmıştır. Takibat sonucunda yakalanan 20 binden fazla yeniçeri sürgüne gönderilmiş, toplanma mekânları olan yüzlerce kahvehane yerle bir edilmiştir. Yeniçerilikle ilgili her türlü hatıranın silinmesi için çaba gösterilmiştir. İstanbul’da bulunan yeniçeri mezartaşlarının hemen hemen tamamı yok edilmiş, yeniçerilere ait evrak ve defterler  yakılmıştır. Yeniçerilerin kışlaları da yıkılıp yok edilmiştir.

8 – Yeniçeriliğin kaldırılmasının etkileri ne idi?

Devletin başına bela olan ve yeniliklere engel olan bir zümrenin ortadan kalkması olarak yorumlandığı için yeniçeriliğin kaldırılması devrin yazarları ve daha sonraki tarihçiler tarafından da “vaka-i hayriyye” diye adlandırılmıştır. Ancak bir kısım yazarlar ise bu hadiseden sonra ordunun hemen kurulamadığını ve ard arda gelen savaş ve iç isyanlarda Osmanlı İmparatorluğu’nun ağır mağlubiyetlere uğradığını belirterek “vaka-i şeriyye” diye nitelerler. Yeniçeriliğin kaldırılmasının tesirleri, sadece askeri sahada olmamış, bu kurum toplumla iç içe geçmiş olduğu için, birçok sahada kendini göstermiştir. Yeniçerilerin en büyük destekçisi olan ırgat, hammal ve kayıkçılar takibata uğramış ve çoğunluğu sürülmüştür. Türk hamalların yerini bu tarihten itibaren Ermeniler almıştır. Tulumbacı Ocağı kaldırıldığı ve yenisi de birkaç ay sonra kurulduğu için, bu süre zarfında yangınlara müdahale edilememiştir. Kahvehaneler kapandığından, buralarda yapılan berberlik işleri aksamış, bunun üzerine berber dükkânları açılmıştır. Yeniçerilerle bağlantılı diğer askeri teşkilatlar kaldırılmış ve onları hatırlatacak askeri tabirler de kullanılmamaya başlanmıştır. Örneğin, yeniçeri dönemi tabirlerinden olduğu için ‘bayrak’ yerine ‘sancak’ denilmiştir. Yeni kurulan askeri düzenin Avrupa tarzında olması Osmanlı ülkesinde Fransızcayı yaygınlaştırmıştır.

9 – Yeniçerilerin Bektaşilikle ilgisi nedir?

Bazı tarih kitapları Yeniçeri Ocağı’nın Hacı Bektaş-ı Veli’den dua alarak kurulduğunu iddia ederlerse de bunun aslı yoktur. Hacı Bektaş, Osmanlı Beyliği’nin kurulmasından önce, XIII. yüzyılın ikinci yarısında ölmüştür. Hacı Bektaş-ı Veli’yi gaziler aracılığıyla tanıyan Osmanlı sultanları, gaziler arasındaki güçlü kült sebebiyle ocağı ona bağlamışlardır. XIV. yüzyılın ikinci yarısında Yeniçeri Ocağı kendisini Hacı Bektaş geleneğine bağlamış, XV. Yüzyılda ise ocak, tarikatle resmen birleşmiştir. Yeniçeri Ocağı’nda Hacı Bektaş-ı Veli Zaviyesı’ni temsil eden bir babanın bulunması, ocakla Bektaşi tarikatı arasındaki bağın devamlı olarak sürmesine sebep oldu. Yeniçerilerin Bektaşilikleilgileri nedeniyle ocaklarına, ‘Ocağ-ı Bektaşiyan’, kendilerine ise ‘Taife-i Bektaşiye’, ‘Zümre-ı Bektaşiyan’, ocaktaki terfi silsilesine de ‘Silsile-i Tariki Bektaşiyan’ da denilirdi. Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasından en fazla etkilenen topluluk, ilişkilerinden dolayı, Bektaşilerdir. Bazı bektaşı babaları idam edilmiş, hemen hemen bütün Bektaşi tekkeleri kapatılmış; türbeleri hariç binaları yıktırılmışya da başka tarikatlara verilmiştir. Bektaşi kitapları yaktırılmış ve Hacı Bektaş şeyhi de Amasya’ya sürülmüştür. Birçok bektaşi de yerlerinden alınıp ülkenin başka kesimlerine gönderilmişlerdir. Bektaşi olmayan birçok kişi de aynı muameleye maruz kalmıştır.

10 – Yeniçerilerin imparatorluğa katkısı ne idi?

Yeniçerilerin Osmanlı İmparatorluğu’na en büyük katkısı, Türk aristokrasisinin gücünün kırılıp merkezi idarenin kurulmasına vesile teşkil etmiş olmalarıdır. Daha önceki Türk devletlerinde, bu çapta merkezi bir askeri teşkilat kurulamadığı için aşiretler ve nüfuz sahibi olmuş komutanlar, taht kavgalarına ve devletlerin bölünüp yok olmasına neden oluyorlardı. Merkez güçlendirilemediği için Osmanlı’dan önceki birçok Türk devleti devamlı olamamış, kısa sürede parçalanmıştır. Yeniçerilerin sayıları XVI. Yüzyılın sonlarına kadar, 15 bini geçmemiştir. İmparatorluğun en iyi

eğitimli askeri gücü olmalarına rağmen sayılarının az olması sebebiyle Osmanlı zaferlerinde oynadıkları rol sınırlı olmuştur. İddia edildiği gibi, XVI. Yüzyılın sonlarına kadar kazanılan büyük zaferler, tamamen yeniçeriler sayesinde kazanılmış değildir. Bu dönemde Osmanlı İmparatorluğunun en büyük askeri gücü, sayıları 80 bine kadar çıkan timarlı sipahilerdir. Kazanılan askeri başarılarda timarlı sipahilerin katkıları, yeniçerilerden daha fazladır.

• Mücteba İlgürel, “Yeniçeriler”, İslâm Ansiklopedisi, XIII, s. 385-395

• Ab dul kadirÖzcan, “Devşirme”, TDV İslâm Ansiklopedisi, IX, s. 254-257

• Yavuz Ercan, “Devşirme Sorunu, Devşirmenin Anadolu ve Balkanlardaki Etkisi”, Belleten, sayı198 (Ankara 1986), s. 679-722

• Nohoum Weismann, “Yeniçeriler”, çev. Eriman Topbaş, Türk Dünyası Tarih Dergisi, sayı: 79- 82, İstanbul 1993

• Mehmet Ali Beyhan, “Yeniçeri Ocağının Kaldırılışı Üzerine Bazı Düşünceler- Vak’ayı Hayriyye-“, Osmanlı, VII(Ankara 1999), s. 258-272

• Hamiyet Sezer, “Yeniçeri Ocağının Kaldırılışının Taşraya Yansıması (1826-1827)”, Tarih Araştırmaları Dergisi, sayı: 30 (Ankara 1998), s. 215-238

• İ. Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti Teşkilatından Kapıkulu Ocakları, I-II- Ankara 1984.